19 Eylül 2009

und der rest ist schweigen

bak çogacaip: film mi izlesem, kitap mı okusam yeaaeaa? soru cümlesini şu şekilde açabiliyorsun.


en çok hangisinin biriktiğine üzülüyorum bilmiyorum. kitaplar, çizgi romanlar, makaleler, filmler, diziler? en çok hangisine içim gidiyor bir karar versem diğerlerini daha çok ertelerim -biliyorum-.. üşengeçlikle erteleme alışkanlığı arasında çok kalın bir çizgi olduğunu söyleyip kandırıyorum kendimi; oysa içiçe ikisi -biliyorum-.. hangisi hangisini kapsıyor bir anlasam diğerini yitiririm.

orda burda, durmadan bilgiye olan açlığın ölüm korkusunu beraberinde getirdiğini; zamanın bilgi açlığını doyurmaya yetmediğini ve ölümse eğer zamanın bittiği yer, o halde asla yetmeyeceğini söylüyorum. önüne geçilemeyecek bir engel çıkarıp karşıma üşengeçliğin en onulmaz haline erişiyorum.

yapamadıkların, yapmaya güç bulamadıkların için kendin dışında her şeyi ama her şeyi sebep göstermek kolaya kaçmanın en sakil yolu. o yolu günde üç-beş kere tepiyorum.

hangisi keyif, hangisi ihtiyaç?
bir karar versem, diğerini unuturum -biliyorum-..

[sturm und drang]

12 Eylül 2009

Michael Haneke - The White Ribbon (2009)



Release Date: December 30, 2009 (NY, LA)
Studio: Sony Pictures Classics
Director: Michael Haneke
Screenwriter: Michael Haneke
Starring: Susanne Lothar, Ulrich Tukur, Theo Trebs, Michael Schenk
Genre: Drama, War

7 Eylül 2009

lobotomi

saçma sapan başlıklarla insanları çekeceğini ne bileyim yahu bir merak uyandırıp insanları cezbedeceğini sanıyor bazıları (arsız! kendisi yapmıyo ama hiç di mi?)

tamam asıl mevzuuya gelelim. guy ritchie efendi sherlock holmes'u çekti bitti; yılbaşı gibi film vizyona giriyor ama nedir guy efendi rahat durmuyor çocukluk idolüm (idole gel) lobo'yu da çizgi romandan alıp -klişeyi kes- beyaz perdeye taşımak için -daha büyük klişeyle bitir- kolları sıvıyor. henüz oyuncu kadrosu belli değil ancak açıklamayı bizzat wb yaptığına göre durum ciddi.

anıl'dan duydum. (-tanınmış kaynak göstermek şöyle bir link vermek yok di mi?) (+var var dur)

http://tinyurl.com/n44ogk

şu da lobo'yu tanımayanlara bir fikir versin.

6 Eylül 2009

çizgi roman mağazası burası

binlerce çizgi roman arasında 3 tane çocuk kitabına rastlayan adamın mağazayı "çocuk kitapçısı" sanması ve mağazaya öyle davranması.

fantastik edebiyat takipçisinin rafta 4 forgotten realms kitabı görüp mağazanın tamamen fantastik edebiyat üzerine yoğunlaşmış bir yer olduğunu düşünmesi ve o gözle bakması.

örnekler çoğaltılabilir.

algıyla ve ilgiyle alakalı bi' şey tabii ama yine de! çoğunluğu da görsün gözün, sadece kendi ilgi alanınla sınırlama koskoca mağazayı. 19yy öncesi gravür işlerinin bulunduğu bir kitabı bende bulabileceğini düşünmenin tek nedeni yanındaki hatun mu yoksa rafta gözüne ilişen michael parkes kitabı mı? gustave doré ağlıyor sinirinden şuan biliyor musun?

ilgilenmediğin, umursamadığın, hakkında fikir sahibi olmadığın şey tabii ki önemsiz o an senin için ama ahmed arif şiirlerini burada bulamamış olmak seni o kadar şaşırtıyor ki ben bile "acaba?" diyorum. çizgi roman mağazası burası dediğimde "yok ben şiir kitabı bakıyorum" diyorsun hala. e iyi ya işte ben de çok fazla bakınıp yorulma diye önceden söylüyorum "çizgi roman mağazası burası". fransız sokağı ilk solda, 45lik iki yandaki bar, gardrop 2 yandaki bina 2. kat ayrıca.

teşekkürler.

tatil gibisi?

1600 senenin sonunda 3 günlük bir tatil yapma fırsatı yakaladım sevdiceğimle :)
ayvalık\cunda gezildi tozuldu, rakı balık meze (hayatımda daha önce ağzıma koymadığım mezelerle tanıştım) dondurma, uno'da pizza, taş kahvede türk kahveleri derken ne yedik be!? :)
ne gezdin ne gördün? sarımsaklı, çamlık, şeytan sofrası ve cunda dışında gezmedim (daha nereyi gezeceksem).. günbatımı güzel, denizi leziz diyeyim uzatmadan bitireyim.

tatil yabdı ben.