30 Kasım 2009

mummudrai




"Legend says each of us faces our own personal mummudrai in the womb, shortly before birth - it is our first experience of the alien, the other, the different"




-from a Shi'ar legend, meaning opposite-

27 Kasım 2009

Sokağın Ruhu: Türkiye’de Graffiti’ye “Turbo” Bakış

Oturmuş Türkiye’de “Çizgi Roman” piyasasındaki son dönem canlanmadan bahsediyorduk. Laf dönüp dolaşıp sokak sanatına ve graffitiye, bu kulvardaki boşluğa geliyordu. Uzun uzun düşündük. Hafızalarımızı zorladık. Türkiye’de graffiti’yi anlatan, görseller sunan, örnek teşkil eden basılı bir yayın hatırlayamadık. Hızır gibi yetişti Tunç. Tunç dediğime bakmayın onu herkes “Turbo” olarak tanıyor. Tunç “Turbo” Dindaş onun tam adı artık.

Turbo denince akla rap, amiga (commodore?), dergi, reklam, animasyon, graffiti geliyor. Sırayla da değil tek kalemde! Kısa çizgi öyküleri, rap müzik kültürü üzerine yazı ve eleştirileri, graffiti’deki ustalığı ve muazzam işleri, televizyonlara yaptığı jenerikler, reklam animasyonları, jingle’lar… saymakla bitmiyor.

Saymayı bırakıp hayata geçirdiği en yeni iki projesi olan “Turkish Graffiti” ve ilk olarak TÜYAP 28. İstanbul Kitap Fuarı’nda görücüye çıkan “Street Soul: Graffiti from Turkey” derleme kitaplarıyla ilgili üç-beş soru sormayı yeğledim üstadın kendisine.

street-soul-cover

Böyle bir derlemeye girişmeye ne zaman ve nasıl karar verdin?

Aslında böyle bir kitap yapma projesi senelerdir aklımda vardı ama tamamı renkli bir kitabın Türkiye’de basılma olasılığının ve tabii ki konsepti graffiti olunca ne kadar düşük olduğunu tahmin etmek lazım. Böyle bir hayalle uzunca süre yapabildiğim kadarı ile graffitiyi Türkiye’ye tanıtmaya çalıştım. Önce fotokopi fanzinler yaptım. Sonra Blue Jean dergisinde graffiti ile ilgili sayfalar hazırladım. 2009’un yazının başında artık bir kitap yapma fikrinin gerçekleşmesi gerektiğini düşündüm ve araştırmalara başladım. Cebimdeki para ve biraz da reklam alarak ilk kitap olan “Turkish Graffiti”yi kendi imkanlarım ile yayınladım. Herbiri numaralı olan 500 adet kitabı ben ve arkadaşlarım sayesinde bazı noktalara dağıtarak satışı gerçekleştirdik. Gerçi henüz hepsini satamadık ama Marmara Çizgi’nin bu kitap ile dikkatini çektik. Zaten ilk kitaptan sonra 2.sini de hazırlamaya başlamıştım. Marmara Çizgi bana yeni kitap teklifi ile gelince bu teklifi değerlendirdim ve STREET SOUL “Graffiti from Turkey”i çıkardım.

tortu_02

“Graffiti dünyası gibi rengarenk bir kitap yapmaktı amacım.”

Türkiye’de Graffiti üzerine basılı belki de ilk kaynak “Turkish Graffiti” ve şimdi de ikinci kitap “Street Soul: Graffiti from Turkey”. Amaç bu alandaki açığı kapatmak mıydı yoksa Türkiye’deki graffiticilerin ve sokak sanatçılarının seslerini duyurmak mı?

Gerçek düşüncem zamanla kaybolan bu sokak eserlerini biraraya toplamaktı. Çünkü ilk kitabı bırakın 2. kitap daha basılmadan içerisindeki graffitiler silindi bile. Sonuçta ben de graffiti yapıyorum. Bu işlerin zamanla kaybolup gitmesini istemiyorum. İşlerimizi seven ve takip eden insanlara da bakılabilecek bir kaynak hazırlamak istedim. Senelerdir bu iş için hiçkimse yararlı bir kaynak hazırlamadı. Yaptığımız işler çünkü renkli ve görsel ağırlığı olan işler. Sadece yazılardan oluşan bir kitap yapmak istemedim. Graffiti dünyası gibi rengarenk bir kitap yapmaktı amacım.

İlk kitap tamamen türk sanatçıların işlerine eğilmişti bildiğim kadarıyla. İkinci kitapta Türkiye’ye gelen yabancı “writer”ların da işleri var.

Evet. İlk kitapta belki 2.sini çıkaramam diye düşündüğüm için sadece Türkiye’de graffiti yapan Türk graffiticilerinin işlerinden kitabı oluşturdum. Ne olacağı belli değildi çünkü. Önemli olan Türkiye’de yapılan işlerden oluşan bir kaynak yaratmaktı. STREET SOUL için Marmara Çizgi’den “OK”i aldıktan sonra yelpazeyi nasıl genişletebilirim diye düşündüm ve fotoğraf arşivimi karıştırmaya başladım. “Street Soul: Graffiti from Turkey”de ilkine göre farklı olarak tren bölümü, Türkiye’de yabancı graffiticilerin yaptığı duvarlar ve yurt dışında boyayan Türk graffiticiler var.

turkish-graffiti-cover

Sokak sanatı, graffiti izinsiz yapıldığı sürece yasa dışı kabul ediliyor ve dikbaşlılığı, sistem karşıtı duruşu da simgeliyor bir noktada. Son dönem graffiti çalışmalarında(senin\diğer writerların) verdikleri mesajlar mı yoksa görsellik mi daha ön planda sence?

Türkiye’de yapılan graffitilerin çoğunda herhangi bir mesaj kaygısı yok. Çoğunluğunun ilgilendiği tek şey kendi stilleri ile isimlerini güzel bir şekilde duvara geçirmek. Bununla beraber mümkün olduğu kadar da çok isimlerini yazmak. Ben de bu gruba dahilim. Ülkemizde zaten yeteri kadar mesaj veren insan var. Ben sadece sıkıcı gri şehir duvarlarını renklendirmek istiyorum. Görsellik benim için maksimum önplanda açıkçası.

Graffiti kitapları serisine devam edecek misin? 3. kitabın konsepti ne olacak?

STREET SOUL serisi tabii ki devam edecek. Aklımda 2 konsept daha var ama ilk önce hengisinden başlayacağımı bilemiyorum. Arşiv karıştırması ve bağlantılar devam ediyor. O yüzden şimdiden bunları söyleyemem. Herşey kesinleşince zaten duyacaksınız. :)

Kitaplar için hazırlanan internet sitesine, dolayısıyla daha detaylı bilgiye ve satış noktalarına şuradan ulaşmak mümkün

Ayrıca kitaplarla ilgili haberleri anbean takip edebilelim diye bir de twitter hesabı var.

9 Kasım 2009

jj abrams micronauts'un peşinde

the wallstreet journal geçtiğimiz günlerde oyun ve oyuncak firmalarının yapımcılar tarafından talan edildiği, telif haklarının havada uçuştuğu, çeşitli kült oyun ve oyuncak karakterlerinin dizi, film, çizgi dizi, çizgi roman olarak uyarlanmak üzere anlaşmalarının yapıldığı üzerine bir haber yaptı. haberde geçen bizi en çok ilgilendiren detay ise jj abrams'ın, hakları hasbro'da bulunan ünlü japon oyuncak serisi micronauts'u sinemaya uyarlama girişimi.

micronauts daha önce marvel, image ve devil's due tarafından çizgi romana da uyarlanmıştı.

unutmadan kick-ass çizgi romanının sinema uyarlaması için hazırlanan site de yayına geçti.

8 Kasım 2009

Pinokyo Vampir Avında

Televizyon dizileri, sinema filmleri, birer birer vampir hikayesine dönüştürülen edebiyat klasikleri… 2-3 sene öncesinin zombi çılgınlığı yerini vampir deliliğine bıraktı. Öyle bir delilik ki bahsi geçen; hızlı tüketim çağında kendine yer bulamayan hazmı zor muhteviyat, dönemin popüler temasıyla içiçe geçirilip çok daha kolay tüketilir hale getirilir oldu.

“Vampir” diyince akla ünlü Dracula Bela Lugosi gelmiyor artık (BauhausBela Lugosi is Dead şarkısı dönüyor beynimin içinde). Akla gelen yegane “Bela”, popüler roman ve şimdi sinema filmi serisi “Alacakaranlık\Twilight”ın baş karakterlerinden Isabella Swan olsa gerek. Yenilik ve farklılık kisvesi altında klasik vampir tanımı da değişiyor her yeni yapımla. Bu “yenilikçi tavır” yine olabildiğince hızlandırılmaya çalışılan tüketime hizmet ediyor haliyle. Güneşin altında ışıl ışıl parlayarak gezen vampirler, yemeklerine ekstra sarımsak talep edenler, duvara asılacak bir haçın çok dekoratif olduğunu düşünenler, aynanın karşısında saatlerce saçlarını tarayanlar.

Alacakaranlık (Twillight)

Alt-kültürlerin kapitalizme ve popüler kültüre kurban edilmediği dönemlerde, vampir janrının içinde kendine yer edinmeye çalışan, vampir mitini kendi yorumuyla ortaya koymaya çabalayan kimi naif, kimi olabildiğince sert yapımlar da yok değildi. Öyle ki şimdilerde özellikle çok sattığı için romantik komedilere yahut romantik dramalara konu edilen vampirler, 60’lar sonu 70’ler başlarında istismar sinemasının en büyük alt kollarından birine dönüşmüştü. Dönemin ünlü yönetmeni Jess Franco İstanbul’daki lezbiyen vampirleriyle takdirimizi toplamış, “blaxploitation” başlığı altında incelenen istismar sinemasının afrika kökenli amerikalı kanadında ise unutulmaz “Blacula (1972)” hafızalara kazınmıştı.

blacula

“Çizgi Roman” dünyasında ise durum biraz farklı. Türün çıkışından beri vampir miti nasıl ki sinema ve edebiyatta kendine geniş bir yer bulduysa, çizgi roman kültürü içerisinde de özellikle fantaziyi en dişe dokunur biçimde yansıtabilecek bir mecra olduğundan herdaim sağlam bir yere sahip oldu. Kapitalizmin, bilginin metalaştırılması, parayla alınıp satılır bir şekle sokulması düsturu çizgi roman piyasasındaki fiyat oynamalarında da tabii ki kendini gösteriyor. Çizgi dünyanın en prestijli ödüllerinden biri olan eisner ödülünü sırf 2. filmi vizyona gireceği için Iron Man çizgi romanı alabiliyor. Para akışının hızlanmasını ve daha az yatırım yaparak daha çok kazanmayı sağlayan, kimilerine göre ucuz iş gücünü temsil eden “uyarlama” son dönemlerde en çok başvurulan yöntem. “30 Days of Night\30 Gün Gece” gibi çizgi romandan sinemaya uyarlanan ya da “Buffy the Vampire Slayer\Vampir Avcısı Buffy” gibi sonradan çizgi roman formatına dönüştürülen çeşitli vampir hikayelerinden bahsetmek mümkün ancak ben bambaşka bir uyarlamadan, çok parayla ve herhangi bir “-izm” ile göbek bağı olmayan bağımsız bir uyarlamadan bahsedeceğim. Çocukluğumda en sevdiğim masallardan biri olan Pinokyo’nun vampir temalı yepyeni çizgi roman uyarlaması olan “Pinocchio: Vampire Slayer\Pinokyo: Vampir Avcısı” konumuz.

Pinocchio-collodi

Klasik masalı bilen bilir. 1881 yılında italyan Carlo Collodi tarafından çocuklara eğitici, öğretici ve eğlenceli bir hikaye sunmak adına yazılmıştır Pinokyo (kaynaklara göre 1883 yılında basılabilmiş). Çocuk sahibi olmamanın verdiği hüzünle kendini oyuncak yapımına adamış marangoz ustası Geppetto günün birinde çam ağacını oyarak bir kukla yapar. Kukla fantastik bir kurguyla canlanır; artık Geppetto’nun da bir oğlu vardır. Pinokyo kendisinden beklenen şekilde, çocukları eğitmeyi amaçlayan mesajlarla dolu türlü birbirinden uçuk maceranın içinde bulur kendisini. Kahramanımızın en bilinen özelliği ise yalan söylediğinde burnunun uzamasıdır.

pin2

Dustin Higgins’in çizdiği tek bir kareden yola çıkan Van Jensen’in senaryosunu yazdığı ve Higgins’e yeni kareler ekletip tam bir çizgi roman haline getirttiği “Pinocchio: Vamprire Slayer” bu cadılar bayramında raflardaki yerini aldı.

Uyarlamanın konusu kısaca şöyle: Pinokyo, babası\yaratıcısı Geppetto vampirler tarafından saldırıya uğrayıp öldürüldüğünde büyük bir kin ve intikam dürtüsüyle merhametsiz bir vampir avcısına dönüşür. Onları avlamak için kullanacağı silah ise bellidir; yalan söyleyip burnunun uzamasını sağlayacak, uzayan tahta burnunu koparıp düşmanlarının kalbine saplayacaktır. Pinokyo’nun yalan konusundaki ustalığı vampirlerle olan savaşında en büyük güvencesi olacaktır.

Masalın orijinalinde çocuklara yalanın kötü bir şey olduğunu anlatmak için naif kahraman Pinokyo’ya verilen bu özellik ve bu misyon çizgi roman uyarlamasında değişime uğruyor. Bu kez hedef kitle: masalı çocukluğunda okumuş günümüz gençleri vedahi orta yaş ve üstü okur. Dolayısıyla baş kahraman, naiflik ve saflıktan sıyrılmış, gözünü intikam hırsı bürümüş ve bu uğurda yalanı silah olarak kullanan bir Pinokyo.

pinocchio-vampire-slayer

Çizgi Roman mefhumuna aşina olmayanların zihninde ilk etapta Walt Disney uyarlaması Pinokyo canlanacaktır belki ancak Van Jensen senaryosunu, 1881’de yazılan orijinal masalı baz alarak oluşturmuş ve çizer Dustin Higgins senaryonun sertliğine rağmen hem masalsı havayı korumuş hem de yepyeni, benzersiz ve keskin karakterler yaratmayı başarmış.

Adı çok fazla duyulmamış bağımsız işleri yayınlamayı tercih eden Slave Labor Graphics’den çıkan 128 sayfalık bu siyah-beyaz öykü, Pinokyo’nun yaratıcı yalanlarına maruz kalıp keyiflenmek isteyenler için yayınevinin internet sitesinde satışta.

Çizgi Roman, alttan alta büyüyen hayran kitlesi ve öykünün sonunda bıraktığı açık kapıyla uzun soluklu bir seriye dönüşeceği sinyallerini veriyor. Sırf vampir konusunu işlediği için “nasıl olsa satar” havasında piyasaya sürülen tonlarca iş arasında yapılabilecek en iyi tercihlerden biri “Pinocchio: Vampire Slayer”.

http://www.tersninja.com/pinokyo-vampir-avinda

6 Kasım 2009

seni gerizekalı yerine koyduğunu sanan gerizekalılar, çevrendekilerin %90'ınını oluşturuyorsa; evet sen bir gerizekalısın!
karşındakinin yalanlarını alttan almak zorunda kaldığın zamanlar bir zavallısın. onun her yalanına "he" diyen bir zavallı.
yaptığın hiç bir şeyi istediğin için yapmıyorsan.. her biri aslında "mecburen"se.. bitmişsin sen.

hahahha depresif bok!
hadi şimdi güzel bi' kahve..