çizgi roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çizgi roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Aralık 2013

Seyfettin Efendi ve Esrardaşları // kargART Sergi

seyfettin_efendi

Devrim Kunter'in uzun süredir üzerinde çalıştığı ardından basımı için "olağanüstü maceralar" atlatıp kendi basmaya karar verdiği çizgi roman projesi Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları serisinin ilk kitabı olan Yeditepe Canavarı, Eylül ayı sonunda okurlarla buluşmuştu. Bizse Devrim'i podcastimize konuk etmeyi planladığımız için bu haberi sürekli erteledik. Ama ertele ertele bir yere kadar!
Biz haberi erteleyeduralım Devrim kitabı için imza günlerine koşturdu ve tanıtımı için elinden geleni yapmaya devam etti. Sözümüz söz, Devrim Kunter çok yakında podcastimize konuk olacak ancak o arada duyurmadan geçemeyeceğimiz bir gelişme oldu projeyle ilgili.
kargART Sergisi!
Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları için kargART ve bir çok türk çizerin işbirliği ile leziz bir karma serginin gerçekleşeceği haberini aldık. Sergi 25 Aralık – 8 Ocak tarihleri arasında KargART'ta olacak. Bülteni de hemen şuraya iliştirelim:

Flyer
KargaArt, çizgi roman sanatından önemli isimlerinin yer aldığı "Seyfettin Efendi ve Esrardaşları" sergisine ev sahipliği yapıyor.
Karma sergi Yasemin Baran, Yıldıray Çınar, Hakan Duman, A.Gökhan Gültekin, Melik İskender, Sümeyye Kesgin, Devrim Kunter, Gülden Kunter, Elif Kut, Cansın Çağlar Özdemir, Mehmet Özen, Baykal Sarıoğlu, Ömer Tunç, Rıza Türker, Necmi Yalçın ve Emir Yardımcı’nın "Seyfettin Efendi" yorumlarını görme fırsatı sunuyor.
Çizgi roman dünyasının önemli isimlerinin yanı sıra farklı formasyondan sanatçılarında eserlerinin yer aldığı karma sergi 25 Aralık – 8 Ocak tarihleri arasında KargaArt'da izlenebilir.
Sanatçıların katılımıyla yapılacak olan 25 Aralık’taki açılışımıza bekleriz.
Sergi ile ilgili gelişmeleri takip edebileceğiniz Facebook sayfası da hemen şurada: https://www.facebook.com/events/592286310818390/

http://geekstra.com/cizgiroman/seyfettin-efendi-ve-esrardaslari-kargart-sergi/

9 Ağustos 2012

muhafazakar müşteri

moral bozuyor zaman zaman.
senden bir şeyler önermeni istiyor.. bilemiyorsun, belki seni deniyor kendince. sonra senin önerdiklerinin yerine "ben yine bildiğimden şaşmayayım" düsturuyla, 15 senedir okuduğu bir karakterin bir başka cildini alıveriyor. Farkında değil nelerden mahrum kaldığının ve belki umurunda dahi değil.
moral bozan kısmı ise senin umursuyor oluşun.
öyle.



okuyun okutun:
jar of fools
fun home
daytripper
black hole
transmetropolitan
preacher

kafa açar.

17 Eylül 2011

batwoman #1 (the new 52)

tamam batwoman #1 iyiydi hoştu. detective comics'in kaldığı yerden devam resmen; batwoman elegy cildini okumuş olmakta fayda var "n'oluyo lan?" dememek için vs vs ama ben daha dandik bi şeye takıldım hehe devamlıklıkta sıçış var. şöyle ki:






görüldüğü üzre bette kane üniformasını/kostümünü giyer iken memişler ortada yani içine bişi giymemiş. ancaaaaak sonrasındaaağ üniformasını çıkarırken ne görüyoruz?! gri bir bişey! bi sütyen (sous-tient?) bir efendime söyleyeyim "sports bra" var o memişleri gözlerden sakınan.


sevgili J.H. Williams III seriyi hem yazıyor hem de çiziyorsun. saygı duyuyorum tamam ama bak olmamış işte! atlıyosun böyle şeyleri. olmuş mu şimdi bu? hadi sen atladın, senin editörüne neden para veriyolar arkadaşım? ne bu insanın mesaisi? bi onu de bana. de onu bana bi!

6 Eylül 2011

marvel vs dc

iaddialı başlık ama içerik o kadar iddialı değil baştan uyarayım.
aslında marvel'ın thor'u film olduğundan beri ona buna anlattığım, durmadan dert yandığım şeyi kısaca şuraya da yazayım dursun hevesi bu.

kısaca fikrim şu:
marvel çizgi romanlarının sinema uyarlamalarında, hikayedeki aşk unsurunun fazlaca ön planda tutulması vedahi o koskoca filmlerin boktan finalleri. dev "superhero"ların neredeyse ağızlarından dökülecek "ne yaptıysam şu hatun içi yaptım", "bu kadın olmasa benden bir bok olmazdı", "işte şu kız sayesinde dünyayı kurtardım ben aslında" tarzı o boktan finallerden bahsediyorum evet.
odin gelir "thor evladım, seni şu kız adam eti resmen" der. thor heimdal'a koşar "abi şu dürbünnen bi baksana benim hatun napıyo" der. ve final. yuuuh artık!
karıya kıza kitlenmekten iş yapamaz olur, elden ayaktan düşer marvel kahramanı. hayır amerika'yı ve dolayısıyla dünyayı kurtarmak gibi bir görevleri(!) olmasa neyse!!

oysa dc comics uyarlamalarında durum çok farklı. daha bir olması gerektiği gibi sanki. çizgi romanın özüne daha bir sadık gibi. tamam illa ki var bunlarda da aşk-meşk geyikleri ama marvel uyarlamalarında olduğu kadar ön planda ve belirleyen bir unsur olarak değil. kahraman kızın gönlünü çalar bir öpücük kondurur ne bileyim kızcağızı iki kurtarır bitti gitti. neden? çünkü dc kahramanının daha ulvi amaçları vardır. dünyayı kurtarması gerekmektedir. yeri geldiğinde bu uğurda kendini feda dahi edecektir.



marvel kahramanı hastası olduğu hatunun gönlüne giden yolda ölebilir, dc kahramanı ailesini/ülkesini/sektörünü(!) kurtarmak için ölümü göze alır. aralarında fark buymuş gibi yani özellikle son dönem uyarlamalarında. bu da benim canımı sıkan kısım. yoksa "görsel olarak da marvel uyarlamaları çok dandik lan" gibi bir iddiam, bir fikrim, bir duruşum, bir gözlemim yok.

daha geçtiğimiz hafta vizyona giren green lantern ile bu hafta sinemalarda boy gösteren captain america'yı -ya da belki geçtiğimiz ay gösterimde olan thor'u- bir de o gözle mi izlesen acaba?

17 Ağustos 2011

tūrangawaewae


Canadian writer Leonard Batts arrives in the tiny New Zealand town of Hicksville to research the early life of Dick Burger, whose work has taken the comic book industry by storm. He finds that Hicksville is a town in which everyone from the postman to the farmer is an expert on comics, yet everyone seems to hate Burger. The novel explores the machinations of the comic book industry, and contains a fictionalized account of the history of mainstream American comics, with particular attention paid to the era of Image Comics.

Horrocks has said of the book: "It's a story about comics — their history and poetry — and also about what we New Zealanders call 'tūrangawaewae' — having a place to stand in the world — a kind of spiritual home. Hicksville is my way of creating such a home for comics."

http://www.rob389.com/hicksville-dylan-horrocks/dp/tr/11/9781770460027

13 Mart 2011

RASL n'oluyor?

film oluyor. çok net.



yakın zamanda türkçe çevirisiyle ülkemizde de (böyle söyleyince bi' garip durdu -ülkemiz-) yayınlanmaya başlayan Bone var elde, onu bir aklında tut heh. sonra Bone'un yazarı\çizeri herbi' boku Jeff Smith var, onu da tut aklında. e bu adamın tek işi Bone değil ya, bir diğer serisi RASL var. hah işte o sinemaya uyarlanıyor!


son sherlock holmes uyarlamasının yapımcısı olan Lionel Wigram RASL'ın film haklarını satın almış; dolayısıyla film bir Warner Bros. yapımı olacak.

evet.

inanmayanı taş yapan link -> http://goo.gl/jtjbd

5 Mart 2011

çapa'dan yeni çizgi roman: GORAJUN!

"GORAJUN!!!


Gerisayım başladı! Mart ayı sonunda Çapa Çizgiroman Grubu'ndan yeni bir albüm raflarda yerini alacak; GORAJUN !

160 sayfalık renkli albüm, Çapa'nın bilimkurgu evreninin temelini atıyor. Dünyaca ünlü bazı çizerlerin de pinup yorumlarıyla destek verdiği çalışma, HOZ COMICS ile yaptığımız ortak çalışmaların ikinci ayağını oluşturuyor. Ve bu son değil.

Anlatacak daha çok hikayemiz var :)
Posted by YildirayCinar at 10:26 AM"

( via www.capacr.blogspot.com )

24 Temmuz 2010

2010 eisner ödülleri

sahiplerini buldu.
hiç uğraşmadan aynen kopipeyst:

Best Short Story: "Urgent Request," by Gene Luen Yang and Derek Kirk Kim, in The Eternal Smile (First Second)

Best Single Issue (or One-Shot): Captain America #601: "Red, White, and Blue-Blood," by Ed Brubaker and Gene Colan (Marvel)

Best Continuing Series: The Walking Dead, by Robert Kirkman and Charles Adlard (Image)

Best Limited Series or Story Arc: The Wonderful Wizard of Oz, by Eric Shanower and Skottie Young (Marvel)

Best New Series: Chew, by John Layman and Rob Guillory (Image)

Best Publication for Kids: The Wonderful Wizard of Oz hc, by L. Frank Baum, Eric Shanower, and Skottie Young (Marvel)

Best Publication for Teens: Beasts of Burden, by Evan Dorkin and Jill Thompson (Dark Horse)

Best Humor Publication: Scott Pilgrim vol. 5: Scott Pilgrim vs. the Universe, by Bryan Lee O'Malley (Oni)

Best Anthology: Popgun vol. 3, edited by Mark Andrew Smith, D. J. Kirkbride, and Joe Keatinge (Image)

Best Digital Comic: Sin Titulo, by Cameron Stewart, http://www.sintitulocomic.com/

Best Reality-Based Work: A Drifting Life, by Yoshihiro Tatsumi (Drawn & Quarterly)

Best Adaptation from Another Work: Richard Stark's Parker: The Hunter, adapted by Darwyn Cooke (IDW)

Best Graphic Album—New: Asterios Polyp, by David Mazzuccheilli (Pantheon)

Best Graphic Album—Reprint: Absolute Justice, by Alex Ross, Jim Krueger, and Doug Braithewaite (DC)

Best Archival Collection/Project—Strips: Bloom County: The Complete Library, vol. 1, by Berkeley Breathed, edited by Scott Dunbier (IDW)

Best Archival Collection/Project—Comic Books: The Rocketeer: The Complete Adventures deluxe edition, by Dave Stevens, edited by Scott Dunbier (IDW)

Best U.S. Edition of International Material: The Photographer, by Emmanuel Guibert, Didier Lefèvre, and Frédéric Lemerier (First Second)

Best U.S. Edition of International Material—Asia: A Drifting Life, by Yoshihiro Tatsumi (Drawn & Quarterly)

Best Writer: Ed Brubaker, Captain America, Daredevil, Marvels Project (Marvel) Criminal, Incognito (Marvel Icon)

Best Writer/Artist: David Mazzuccheilli, Asterios Polyp (Pantheon)

Best Writer/Artist–Nonfiction: Joe Sacco, Footnotes in Gaza (Metropolitan/Holt)

Best Penciller/Inker or Penciller/Inker Team: J. H. Williams III, Detective Comics (DC)

Best Painter/Multimedia Artist (interior art): Jill Thompson, Beasts of Burden (Dark Horse); Magic Trixie and the Dragon (HarperCollins Children's Books)

Best Cover Artist: J. H. Williams III, Detective Comics (DC)

Best Coloring: Dave Stewart, Abe Sapien, BPRD, The Goon, Hellboy, Solomon Kane, Umbrella Academy, Zero Killer (Dark Horse); Detective Comics (DC); Luna Park (Vertigo)

Best Lettering: David Mazzuccheilli, Asterios Polyp (Pantheon)

Best Comics-Related Periodical/Journalism: The Comics Reporter, produced by Tom Spurgeon (http://www.comicsreporter.com/)

Best Comics-Related Book: The Art of Harvey Kurtzman: The Mad Genius of Comics, by Denis Kitchen and Paul Buhle (Abrams ComicArts)

Best Publication DesignAbsolute Justice, designed by Curtis King and Josh Beatman (DC)
Will Eisner Spirit of Comics Retailer Award: Vault of Midnight, Ann Arbor, Michigan

HALL OF FAME: - Burne Hogarth- Bob Montana- Steve Gerber- Dick Giordano- Michael Kaluta- Mort Weisinger



26 Mart 2010

çizgi roman > sinema

kesişim kümesinden yeni iki haber:

captain america'yı kimin oynayacağı belli oldu gibi. fantastic four'da human torch karakterini oynayan chris evans'a teklifin gittiği ve evans'ın da bu teklifi kabul ettiği konuşuluyor.

diğer haber ise green lantern cephesinden. checkmate ve suicide squad'dan tanıdığımız amanda waller karakteri green lantern sinema uyarlamasında yer alacak ve karakteri angela bassett canlandıracak.

Amerikan Sabahçı Kahvesinde Bir Türk Çizgi Romancı: Kutlukhan Perker (Insomnia Café)

Çizgi romanla ilgilenen hemen herkes Will Eisner Ödülleri’nden haberdardır. 2005 yılında aramızdan ayrılışına kadar, çizgi roman dünyasına katkılarını sürdürmüş, saygın çevrelerce grafik romanın babası kabul edilen Will Eisner adına düzenlenen, senelik bir organizasyondur Eisner Ödülleri. Çizgi roman dünyasının Oscar’ları diyerek klişeleştirmekte beis görmüyorum.
Peki ben durup dururken neden Eisner Ödülleri’nden bahsediyorum?
Geçtiğimiz sene Eisner için yarışanlardan biri, yakından tanıdığımız bir isim olan Kutlukhan Perker’di.
90’lı yılların başında henüz bir lise öğrencisiyken Avni ve Gırgır gibi mizah dergilerinde çizmeye başlayan Perker sonrasında HBR Maymun, Leman gibi süreli mizah yayınlarında çizmeyi sürdürdü. Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl, Sabah, Radikal, Hürriyet, Vatan gibi gazetelere de dönem dönem çizimler yapan Perker 1997 senesinde iki de kitap çıkarttı. Çınar Yayınları tarafından basılan kitapları, Türkan Şoray Dudağı ve Masal Mafya isimlerini taşıyor. Kutlukhan Perker 2000’li yılların başlarında “Society of Illustrators” üyesi olan ilk ve tek Türk çizer ünvanını da arkasına alıp New York’a yerleşiyor ve oradan sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Heavy Metal, MAD, New York Times, The New Yorker, The Wallstreet Journal ve The Progressive gibi büyük mecralarda yayınlanan işleri, bu büyük camiadaki yerini pekiştiriyor.

G. Willow Wilson’un yazdığı ve Perker’in çizdiği Cairo, Vertigo tarafından yayınlandığında büyük ilgiyle karşılanıyor. Bu ilgi, aynı ikili tarafından yaratılan Air ile büyüyor ve Will Eisner Ödülleri’nde, en iyi yeni seri dalında bir adaylık getiriyor. Ödül tartışmalı bir şekilde, ikinci filminin fragmanı yayınlanan Invincible Iron Man çizgi roman serisine gidiyor ancak Air tartışmasız olarak gönüllerin birincisi.
Ödül töreninden iki ay sonra, Noir antolojisinde bir öyküsü yayınlandı Perker’in ve ardından daha önce Lemanyak’da da yayınlanmış olan öyküsü Insomnia Café, Dark Horse etiketiyle raflardaki yerini aldı.

Beni de bu yazıyı yazmaya iten şey, bir solukta okuduğum bu 80 sayfalık siyah-beyaz grafik roman yani Insomnia Café.
Kitap, daha sonradan adının Peter Kolinsky olduğunu öğreneceğimiz, parkta yatan bir adamla açılıyor. Başkahramanımız Kolinsky’nin aslında sokaklarda yaşayan evsiz bir adam olmadığını, polisten ve kim olduğunu bilmediğimiz gizemli birinden saklandığını öğreniyoruz. Siyah giyimli iki adamın Kolinsky’nin yerini bulmasıyla başlayan kovalamaca başkahramanımızın izini kaybettirip bir kafenin tuvaletine dalmasıyla sonlanıyor… sanıyoruz ama hikaye bu noktadan sonra çok daha ilginç bir hal alıyor. Kolinsky, kafenin tuvaletinde sıkı sıkıya sarıldığı çantasını kontrol ediyor ve içindekilerin kanla kaplı olduğunu farkediyor. Polisler kafeyi basıp kahramanımızın çantasını boşalttığında hiç beklemediğimiz bir şeyle karşılaşıyoruz. Sonrasında hikayenin bu noktaya nasıl geldiğini öğrenmek üzere bir kaç ay öncesine dönüyoruz.
Peter Kolinsky bir nadir kitap uzmanı. Korsan yayıncılarla başı belaya girdikten sonra mesleği avuçlarından kayıp gitmiş ve küçücük eviyle nefret ettiği yeni işi arasında geçen soluk bir hayata başlamış. Ancak geçmişi onu rahat bırakmıyor. Uykusuz geçen gecelerinden birinde bir şeyler atıştırmak için girdiği Insomnia Café ve burada tanıştığı Angela, Kolinsky’nin hayatında bir dönüm noktası oluyor.
Bu noktadan sonrasını, kitabın heyecanını ve zevkini kaçırmamak için anlatmayacağım ancak Perker’in mükemmel kurgusu ve yazdığı şaşırtıcı finalle, şimdiye kadar okuduğunuz bir çok roman ve grafik romandan farklı bir şey vaadettiğini söylemeliyim.

Kitabın konusunu bir kenara bırakıp kısaca teknik bir iki detayın da altını çizmek gerek.
Başkahramanımız, kahraman sıfatını pek haketmiyor. Kendi hataları ve yanlış tercihleri yüzünden başı beladan bir türlü kurtulmayan, etrafındakilere iyi davranmayan, korkak ve sinik bir karakter Peter Kolinsky. Belki de bu yüzden çok gerçek bir karakter aynı zamanda.
Perker’in Insomna Café’deki çizgisi ise Air ve Cairo’dakinden çok farklı. Çok “gerçek” karakterlerini çok keskin çizgilerle, karikatürize bir biçimde çıkarıyor karşımıza. Hikayenin doğa üstülük ile gerçeklik arasında kurduğu denge ve bu karikatür görünümlerine rağmen karakterlerin yaşadıkları, hissettikleri ve hissettirdikleri gerçekliğin dengesi, Insomnia Café’yi çizgi roman dünyasında farklı bir noktaya konumlandırıyor.


Kafkaesk karakterleri ve kurgusuyla, Lynchvari finali ile kitabın kendini en az iki kere okutacağını da ayrıca belirtmem gerek.Kutlukhan Perker’in kendisine ait web sayfasına da şuradan ulaşmak mümkün.

http://www.tersninja.com/kutlukhan-perker-insomnia-cafe/



not: buarada reklam gibi değil gibi bir haberi de sıkıştırıvereyim buraya; uzun süre önce baskısı tükenmiş olan “türkan şoray dudağı” ve “masal mafya” kitapları, beyoğlu’nda, gon çizgi roman raflarında bugün itibarı ile yerini aldı.

18 Mart 2010

sandman dizi oluyor

Ya da olmuyor.

Henüz kesinleşmiş bir şey yok. Yakın zamanda vizyona girmesini beklediğimiz çizgi roman uyarlaması Kick-ass‘in yönetmeni Matthew Vaughn, MTV‘ye verdiği röportajında “Neil Gaiman‘la konuştum, haberler iyi” minvalinde bir şeyler geveledi.

Kendi aramızda yaptığımız “ulan x’den de süper dizi olur ama anca HBO(*) yayınlar” tarzı geyiklerin koca koca (hehe) adamlar tarafından da çevrildiğini görmek güzel tabii.

Vaughn, önce sinemaya uyarlamayı düşünüyor; sonra bu muazzam(!) evreni ve hikayeyi 2 saate sığdıramayacağını farkedip Gaiman‘a koşuyor. “Ağabey!” diyor “senin bu Sandman‘i biz dizi yapalım, ama senin hikayeler çok sert, HBO dışında kimse yayınlamaz bunu”. Gaiman‘dan “Takıl kafana göre” yanıtını alınca da gaza gelip bu sefer MTV‘ye koşturuyor. “Bana numarasını verdi !!!” heyecanıyla oturduğu masada, tezcanlı gibi açıklayıveriyor projesini.

Matthew Vaughn ile ilgili bir iki ufak detaya değinmek istiyorum şu noktada. Dur dur yalan söyledim, detay evet ama ufak değil. Asıl adı Matthew De Vere Drummond olan yönetmenimiz, baba tarafından ingiliz aristokrat kanı taşıyor. Bunu geçtim, kendisi aynı zamanda Claudia Schiffer‘ın eşi. 2 de çocukları var bunların. Bitmedi. Guy Ritchie, Madonna ile evlenirken de orada Vaughn. Ritchie‘nin sağdıcı, nikah şahidi olarak. Bol ödüllü Layer Cake ve yine bir Neil Gaiman çizgi romanı uyarlaması olan Stardust‘ın yönetmeni aynı zamanda.


Hazır Neil Gaiman ve Sandman’den bahsetmişken; Death: The Highcost of Living’in türkçe baskısı Ölüm: Yaşamanın Ağır Bedeli iki hafta önce, Baykuş Kitap etiketiyle, sessiz sedasız raflardaki yerini aldı. Ünlü şarkıcı\müzisyen Tori Amos’un önsözünü yazdığı kitap, 1993 Comic Buyer’s Guide – En İyi Kısa Çizgi Roman Serisi ödülüne de sahip. Yedi kardeşten oluşan Endless ailesin “ablası” Death, kendi hikayesiyle karşımızda.

Minik bir MTV röportajı üzerine, duyuru maksatlı başladığım yazı, başına buyruk ilerleyip kısa haberlerden oluşan bambaşka bir yazıya dönüştü. Detaylı bir Sandman yahut Death incelemesi de bir başka yazıya artık.
Sandman ne? Neil Gaiman kim? N’oluyo lan? şeklindeki sorularınıza kısa bir cevap mahiyetinde şurdan şöyle: sandmanneneilgaimankimnooluyolan

*HBO: Sansürden pek etkilenmeyen, kablo üzerinden yayın yapan, Six Feet Under, Entourage, Sopranos, True Blood gibi sert ve kaliteli yapımlarıyla tanınan-bilinen-sevilen güzide bir Amerikan kanalıdır.

5 Mart 2010

harika alice'ler diyarında

bir çizgi roman mağazasında, geek dünyasının göbeğinde hayatımı geçiriyor olmamın çok acaip getiriler var. normal şartlar altında (ki o şartlar, o normlar nelerdir pek emin değilim) varlıklarından dahi haberdar olmayacağım insanlarla muhattap oluyorum misal.

bazen burdan bazen twitter'dan denk geldiğim acaip insanlardan bahsediyorum ama bugünkü bi' başkaydı abiler, bugünkü bambaşkaydı ablalar.
30'lu yaşlarında, kan-ter içinde, al yanaklı, soluk soluğa bir adam girdi bugün mağazanın kapısından içeri. bir telaş, bir acele... derin bir nefes aldı ve ağzından şu soru cümlesi döküldü: "sizde harikasın alice (alis?) var mı?"
hani tutarsın ya kendini gülmemek için.. hani ağzını sıkı sıkı kapattığın için orada hapsolan hava burnuna yürür ya.. hani o hava burnundan püskürür ya istemsizce.. işte öyle bir şeydi yaşadığım. adama ilk tepkim "HRRNKHH" oldu evet.

hayır "harikasın alis" şöyle bir şey çağrıştırıyor bana. onu n'apıcaz?

9 Kasım 2009

jj abrams micronauts'un peşinde

the wallstreet journal geçtiğimiz günlerde oyun ve oyuncak firmalarının yapımcılar tarafından talan edildiği, telif haklarının havada uçuştuğu, çeşitli kült oyun ve oyuncak karakterlerinin dizi, film, çizgi dizi, çizgi roman olarak uyarlanmak üzere anlaşmalarının yapıldığı üzerine bir haber yaptı. haberde geçen bizi en çok ilgilendiren detay ise jj abrams'ın, hakları hasbro'da bulunan ünlü japon oyuncak serisi micronauts'u sinemaya uyarlama girişimi.

micronauts daha önce marvel, image ve devil's due tarafından çizgi romana da uyarlanmıştı.

unutmadan kick-ass çizgi romanının sinema uyarlaması için hazırlanan site de yayına geçti.

8 Kasım 2009

Pinokyo Vampir Avında

Televizyon dizileri, sinema filmleri, birer birer vampir hikayesine dönüştürülen edebiyat klasikleri… 2-3 sene öncesinin zombi çılgınlığı yerini vampir deliliğine bıraktı. Öyle bir delilik ki bahsi geçen; hızlı tüketim çağında kendine yer bulamayan hazmı zor muhteviyat, dönemin popüler temasıyla içiçe geçirilip çok daha kolay tüketilir hale getirilir oldu.

“Vampir” diyince akla ünlü Dracula Bela Lugosi gelmiyor artık (BauhausBela Lugosi is Dead şarkısı dönüyor beynimin içinde). Akla gelen yegane “Bela”, popüler roman ve şimdi sinema filmi serisi “Alacakaranlık\Twilight”ın baş karakterlerinden Isabella Swan olsa gerek. Yenilik ve farklılık kisvesi altında klasik vampir tanımı da değişiyor her yeni yapımla. Bu “yenilikçi tavır” yine olabildiğince hızlandırılmaya çalışılan tüketime hizmet ediyor haliyle. Güneşin altında ışıl ışıl parlayarak gezen vampirler, yemeklerine ekstra sarımsak talep edenler, duvara asılacak bir haçın çok dekoratif olduğunu düşünenler, aynanın karşısında saatlerce saçlarını tarayanlar.

Alacakaranlık (Twillight)

Alt-kültürlerin kapitalizme ve popüler kültüre kurban edilmediği dönemlerde, vampir janrının içinde kendine yer edinmeye çalışan, vampir mitini kendi yorumuyla ortaya koymaya çabalayan kimi naif, kimi olabildiğince sert yapımlar da yok değildi. Öyle ki şimdilerde özellikle çok sattığı için romantik komedilere yahut romantik dramalara konu edilen vampirler, 60’lar sonu 70’ler başlarında istismar sinemasının en büyük alt kollarından birine dönüşmüştü. Dönemin ünlü yönetmeni Jess Franco İstanbul’daki lezbiyen vampirleriyle takdirimizi toplamış, “blaxploitation” başlığı altında incelenen istismar sinemasının afrika kökenli amerikalı kanadında ise unutulmaz “Blacula (1972)” hafızalara kazınmıştı.

blacula

“Çizgi Roman” dünyasında ise durum biraz farklı. Türün çıkışından beri vampir miti nasıl ki sinema ve edebiyatta kendine geniş bir yer bulduysa, çizgi roman kültürü içerisinde de özellikle fantaziyi en dişe dokunur biçimde yansıtabilecek bir mecra olduğundan herdaim sağlam bir yere sahip oldu. Kapitalizmin, bilginin metalaştırılması, parayla alınıp satılır bir şekle sokulması düsturu çizgi roman piyasasındaki fiyat oynamalarında da tabii ki kendini gösteriyor. Çizgi dünyanın en prestijli ödüllerinden biri olan eisner ödülünü sırf 2. filmi vizyona gireceği için Iron Man çizgi romanı alabiliyor. Para akışının hızlanmasını ve daha az yatırım yaparak daha çok kazanmayı sağlayan, kimilerine göre ucuz iş gücünü temsil eden “uyarlama” son dönemlerde en çok başvurulan yöntem. “30 Days of Night\30 Gün Gece” gibi çizgi romandan sinemaya uyarlanan ya da “Buffy the Vampire Slayer\Vampir Avcısı Buffy” gibi sonradan çizgi roman formatına dönüştürülen çeşitli vampir hikayelerinden bahsetmek mümkün ancak ben bambaşka bir uyarlamadan, çok parayla ve herhangi bir “-izm” ile göbek bağı olmayan bağımsız bir uyarlamadan bahsedeceğim. Çocukluğumda en sevdiğim masallardan biri olan Pinokyo’nun vampir temalı yepyeni çizgi roman uyarlaması olan “Pinocchio: Vampire Slayer\Pinokyo: Vampir Avcısı” konumuz.

Pinocchio-collodi

Klasik masalı bilen bilir. 1881 yılında italyan Carlo Collodi tarafından çocuklara eğitici, öğretici ve eğlenceli bir hikaye sunmak adına yazılmıştır Pinokyo (kaynaklara göre 1883 yılında basılabilmiş). Çocuk sahibi olmamanın verdiği hüzünle kendini oyuncak yapımına adamış marangoz ustası Geppetto günün birinde çam ağacını oyarak bir kukla yapar. Kukla fantastik bir kurguyla canlanır; artık Geppetto’nun da bir oğlu vardır. Pinokyo kendisinden beklenen şekilde, çocukları eğitmeyi amaçlayan mesajlarla dolu türlü birbirinden uçuk maceranın içinde bulur kendisini. Kahramanımızın en bilinen özelliği ise yalan söylediğinde burnunun uzamasıdır.

pin2

Dustin Higgins’in çizdiği tek bir kareden yola çıkan Van Jensen’in senaryosunu yazdığı ve Higgins’e yeni kareler ekletip tam bir çizgi roman haline getirttiği “Pinocchio: Vamprire Slayer” bu cadılar bayramında raflardaki yerini aldı.

Uyarlamanın konusu kısaca şöyle: Pinokyo, babası\yaratıcısı Geppetto vampirler tarafından saldırıya uğrayıp öldürüldüğünde büyük bir kin ve intikam dürtüsüyle merhametsiz bir vampir avcısına dönüşür. Onları avlamak için kullanacağı silah ise bellidir; yalan söyleyip burnunun uzamasını sağlayacak, uzayan tahta burnunu koparıp düşmanlarının kalbine saplayacaktır. Pinokyo’nun yalan konusundaki ustalığı vampirlerle olan savaşında en büyük güvencesi olacaktır.

Masalın orijinalinde çocuklara yalanın kötü bir şey olduğunu anlatmak için naif kahraman Pinokyo’ya verilen bu özellik ve bu misyon çizgi roman uyarlamasında değişime uğruyor. Bu kez hedef kitle: masalı çocukluğunda okumuş günümüz gençleri vedahi orta yaş ve üstü okur. Dolayısıyla baş kahraman, naiflik ve saflıktan sıyrılmış, gözünü intikam hırsı bürümüş ve bu uğurda yalanı silah olarak kullanan bir Pinokyo.

pinocchio-vampire-slayer

Çizgi Roman mefhumuna aşina olmayanların zihninde ilk etapta Walt Disney uyarlaması Pinokyo canlanacaktır belki ancak Van Jensen senaryosunu, 1881’de yazılan orijinal masalı baz alarak oluşturmuş ve çizer Dustin Higgins senaryonun sertliğine rağmen hem masalsı havayı korumuş hem de yepyeni, benzersiz ve keskin karakterler yaratmayı başarmış.

Adı çok fazla duyulmamış bağımsız işleri yayınlamayı tercih eden Slave Labor Graphics’den çıkan 128 sayfalık bu siyah-beyaz öykü, Pinokyo’nun yaratıcı yalanlarına maruz kalıp keyiflenmek isteyenler için yayınevinin internet sitesinde satışta.

Çizgi Roman, alttan alta büyüyen hayran kitlesi ve öykünün sonunda bıraktığı açık kapıyla uzun soluklu bir seriye dönüşeceği sinyallerini veriyor. Sırf vampir konusunu işlediği için “nasıl olsa satar” havasında piyasaya sürülen tonlarca iş arasında yapılabilecek en iyi tercihlerden biri “Pinocchio: Vampire Slayer”.

http://www.tersninja.com/pinokyo-vampir-avinda

27 Ekim 2009

stephen king'in yeni bombası!

belki de vertigo'nun yeni bombası demeli. vampir rüzgarına yetişip arkasına alma telaşında şu dönem hemen her sektör; çizgi roman sektörü için böyle bir yakıştırma yapmak saçma olur gerçi, zira sektörün içinde uzun süredir geniş bir yere sahip vampir miti. vefakat! stephen king'e böyle bir projeyle gidilmesi halihazırda pek popüler olan vampir temasına ekstra bir popülerlik katma çabası olarak görülebilir.

scott snyder ve stephen king'in yazacağı, rafael albequerque'nin resmedeceği yeni serimizin adı "american vampire". ayda iki kez yayınlanacak öykü iki farklı zaman diliminde, iki farklı karakteri takip edecek. snyder'ın vampiri pearl 1920'lerin hollywood sessiz sineması döneminde "dönüştürülmüş"; king'in karakteri skinner sweet ise 1880'lerin vahşi batısında, çöl ortasında yaşayan kovboy bir vampir.

king ilk defa çizgi roman yazıyor olmanın heyecanına da feci kaptırmış kendini. şimdiden ilk beş sayıyı yazmış bile.
mart 2010 serinin başlangıç tarihi olarak belirlenmiş.

12 Ağustos 2009

"walking dead" dizi mi oluyor?

evet oluyor. (ahaha bu kadar yazıp bırakıyo di mi?)
yok yok dur alıntılayayım.

AMC is venturing into zombie-drama territory with multi-hyphenate Frank Darabont.
Cabler is close to finalizing one of the richest development deals ever with Darabont to write and direct a series adaptation of the
Image Comics graphic novel series "The Walking Dead," penned by Robert Kirkman. Gale Anne Hurd of Valhalla Motion Pictures and David Alpert of Circle of Confusion are also on board to exec produce.
Project is set among a group of zombie survivors of an apocalypse who are led by a police officer,
Rick Grimes, in search of a safe place to live. Numerous editions of the "Walking Dead" graphic novels have been published since 2003.
Joel Stillerman, AMC's senior veep of programming, production and original content, said the project appealed to the cabler because of "the quality of the storytelling" in Kirkman's work. The series will stay faithful to the tone of the original novels, he said.
"This is not about zombies popping out of closets," Stillerman said. "This is a story about survival, and the dynamics of what happens when a group is forced to survive under these circumstances. The world (in 'Walking Dead') is portrayed in a smart, sophisticated way."
Stillerman noted that the cabler's annual "Fear Fest" movie showcase around Halloween is one of AMC's most popular programming events of the year.
"We've got an audience that loves this kind of material," he said.
Darabont and Hurd pitched the project to AMC and several other outlets. There is no studio attached yet. The duo's involvement made the project a must-have for the cabler, Stillerman said.
"These are two world-class filmmakers who are also brilliant storytellers with experience in the fantasy genre," he said.

kaynak: variety.com
walking dead serisinin ülkemizde de "yürüyen ölüler" adıyla marmara çizgi tarafından yayınlanmaya başladığını hatırlatmakta fayda var.

28 Temmuz 2009

ÇizgiRoman iken sallamayıp film olunca hastası olduklarım #2.5

jonah hex ve solomon kane'in posterleri yayınlanmış. evet. böyle şeyler olmuş.



edit: filmleri izledikten sonra da allah belanızı versin dediklerim oldu.

25 Temmuz 2009

echo da film oluyor!

watchmen yapımcılarından lloyd levin, terry moore'un bilimkurgu hikayesi echo'nun film haklarını satın aldı. konusu özetle: fotoğrafçı julie martin çok gizli teknolojik bir savaş zırhının testlerine tanık olur ve zırhın sıvı şarapneline maruz kalır.. (sonrası malum venom gibi witchblade diil gibi durumlar)

terry moore'u strangers in paradise sayesinde tanıyanlar echo'ya şaşırmıştı zira strangers in paradise daha çok pembe dizi kıvamında ilişkiler üzerine bir hikayeydi, bol dedikodulu gençlik dizileri gibi.. oysa echo ilk bakışta fazlaca aşina olduğumuz bir çok çizgi roman ve diziden apartılmışa benzeyen konusuyla tam bir bilimkurgu. hehe diil yahu öyle! terry moore'dan bahsediyoruz. hemen her sayısı bildiğimiz sevdiğimiz ünlü fizikçilerden, bilimadamlarından bir alıntıyla başlıyor da olsa yine ağır bir kadın-erkek ilişkisi temeli söz konusu.

çizgi romana girişmek isteyen gon'dan yahut gerekli şeyler'den edinebilir olmadı oturup filmi bekleyebilir.