içeri girdi, sağına doğru meyledip elini rafa uzattı. eline ilk dokunanı kavradı. o raftan aldığının ne olduğunu dahi bilmiyordu muhtemelen.. boş baktı bi' an. boş bakışlarında hafif bir şehlalık da yok değildi; vardı. az sonra, giyim kuşamının neden bu kadar sade olduğunu bana sorgulatacak bi' hamle yapacağını bilemezdim...
raftan aldığı o ne olduğunu dahi bilmediği kitabı bana doğru sallayarak "hey corç bu kaç papel?" diye soruverdi. hehaheah siktir corç demiş kaç papel diye tamamlamıştı sorusunu. ona doğru bakan gözlerim bu soru cümlesiyle o an önümdeki klavyenin tuşlarına düşüverdi. hehahaha siktir ya. sımsıkı kapadım ağzımı. gülmemeliydim. yüzümün kızardığını farkedebiliyordum. gülmemeliydim. gözümden bir damla yaş süzüldü. dayanamadım daha fazla koyuverdim yahu kahkahayı adamın suratına. adam bi' şey olmamış gibi rafa döndü tekrar. bi'şey olmamış gibi falan da değil yahu baya bildiğin sorusuna cevap vermişim gibi, cevabını almış ve cevabından tatmin olmuş gibi döndü rafa tekrar. ne olduğunu bilmediği bir cilt daha aldı eline ve ikisini birden getirdi koydu kasanın önüne. hesapladım, fiyatını söyledim, ödemesini yaptı, kitaplarını aldı, "çok çok teşekkür" etti ve gitti.
bu oldu baya az önce.