28 Haziran 2009

yanakları bal tayyip


İstanbul Emniyet Müdürlüğü Polis Eğitim ve Kongre Merkezi (PEKOM) Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı törenle açılmış. Erdoğan açılışta Osmaniye Valiliği'ne atanan eksi İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'a hizmetlerinden dolayı teşekkür etmiş. Cerrah da dinlenme merkeziyle ilgili bilgi verirken, 5 yıldızlı otel düzeyindeki merkezin 24 ayda tamamlandığını, toplam 25 milyon 965 bin liraya mal olduğunu, bunun 12 milyon lirasını hayırseverlerin karşıladığını anlatmış. 2 toplantı salonu ve 322 yatak kapasitesi olan merkezde Cerrah, polis teşkilatının önemli isimleriyle Başbakan Erdoğan'ın polis üniformasıyla balmumu heykelleri bulunuyormuş.
kaynak: çeşitli gazeteler.

harcanan mebla ve hangi uğurda harcındığı konusu yeterince can sıkıcı ama canımız fazla sıkılmasın diye balmumu tayyip ve balmumu celalettin cerrah (ceycey?) var.
bak gül eğlen coş!

21 Haziran 2009

metallo 90210

25 eylül'de 9. sezonu başlayacak (!) smallville'in kadrosuna metallo'yu canlandırmak üzre brian austen green dahil oldu. daha önce tori spelling de dizide rol alarak dandik dizimiz smallville'i daha da dandikleştirmeyi başarmıştı evet.

teşekkürler 90210 veteranları, teşekkürler tom welling ve dandik smallville ekibi. siz zırvaladıkça bizim dandikliğe olan bağışıklığımız güçleniyor.

teşekkürler.

ağrı sızı eşiği

evet bu gördüğümüz gerçek bi' dövme.. fotoşop falan değil baya. tamamlanması 150 saat sürmüş! ben de GeekStir'in yalancısıyım.

17 Haziran 2009

the time traveler's wife

geçen haftaydı sanırım ya da 15 gün önce (bakmıyo hiç tahmin etmeye çalışıyo) time traveler's wife'ın filmi geliyomuş ama fragmanı hala yok ortalıkta niye lan? gibilerinden bişiler zırvalamıştım.. e düşmüş fragman nete al bak:

intihar

yahoo answers sitesi.. soru şu:
Whats the most painless way of comitting suicide? I can not handle pain?

sorunun altında onlarca cevap var. çoğunluk intihardan vazgeçirmek için bir iki kelam etmiş; suicide hotline numarası verenler, "konuşmaya ihtiyacın varsa bana mail at" diyenler," geride bırakacaklarını düşün bencil bi piç olma" diyenler, kendi intihar teşebbüslerini anlatanlar, "ben 30 hap almıştım başımda bir hemşireyle uyandım. senin en az 135 advil alman gerekiyor sanırım" diyenler.

tüm bu cevapların arasında tek bir mesaj var mideme yumruğu indiren. ağzıma sıçan demeliyim belki de..

PLEASE DON'T DIE PLEASE DON'T DIE! WE NEED YOU HERE ON EARTH! :) EVERYONE YOU KNOW WILL BE SAD WHEN YOU DIE. NO MATTER WHAT, EVEN IF SOMEONE DISLIKES YOU, DEEP INSIDE THEY DON'T WANT TO SEE YOU GO. DON'T DO IT! PLEASE...

kimsin sen? neden bu kadar safsın? neden bu kadar iyi niyetlisin? kimsin sen? 6 yaşında bir çocuğun naifliğinde.. neden? teşekkürler...

"n'olur ölme!"...

evrim ya da kuşum aydın

16 Haziran 2009

herkes 1tl verse adamları ya da uçan kuşa borcu olmak

British Airways ücretsiz çalışma talep etti

diyor haber. 40.000 çalışana "ya bak 1ay boyunca bedava çalışıp şirketine destek olursan çogacaip olur olm feci paramız olur lan!" diyen patronların "olm tanıdığım herkesten 1lira alsam çogzel param olur lan!" diyenlerden pek bi' farkı yok gibi.. 40bin'in büyük çoğunluğunun bu durumu şu krizde\işsizlik döneminde kabul ettiğini varsayalım; nerden baksan ortalama 50milyon dolar yapar yahu. güzel para.

15 Haziran 2009

alice in wonderland

böyle şeyler oluyo şuan :)
(smiley falan koyuyo kafası güzel olmuş)

14 Haziran 2009

higgs bozonu ya da geçmişte yaşayan adam

içeri girdi, sağına doğru meyledip elini rafa uzattı. eline ilk dokunanı kavradı. o raftan aldığının ne olduğunu dahi bilmiyordu muhtemelen.. boş baktı bi' an. boş bakışlarında hafif bir şehlalık da yok değildi; vardı. az sonra, giyim kuşamının neden bu kadar sade olduğunu bana sorgulatacak bi' hamle yapacağını bilemezdim...

raftan aldığı o ne olduğunu dahi bilmediği kitabı bana doğru sallayarak "hey corç bu kaç papel?" diye soruverdi. hehaheah siktir corç demiş kaç papel diye tamamlamıştı sorusunu. ona doğru bakan gözlerim bu soru cümlesiyle o an önümdeki klavyenin tuşlarına düşüverdi. hehahaha siktir ya. sımsıkı kapadım ağzımı. gülmemeliydim. yüzümün kızardığını farkedebiliyordum. gülmemeliydim. gözümden bir damla yaş süzüldü. dayanamadım daha fazla koyuverdim yahu kahkahayı adamın suratına. adam bi' şey olmamış gibi rafa döndü tekrar. bi'şey olmamış gibi falan da değil yahu baya bildiğin sorusuna cevap vermişim gibi, cevabını almış ve cevabından tatmin olmuş gibi döndü rafa tekrar. ne olduğunu bilmediği bir cilt daha aldı eline ve ikisini birden getirdi koydu kasanın önüne. hesapladım, fiyatını söyledim, ödemesini yaptı, kitaplarını aldı, "çok çok teşekkür" etti ve gitti.

bu oldu baya az önce.

7 Haziran 2009

ÇizgiRoman iken sallamayıp film olunca hastası olduklarım #2

yönetmen koltuğunda daha önce sadece animasyonlarla meşgul olmuş yalnızca çizgilere tamah etmiş bir insan jimmy hayward oturuyor. kadroda desen jonah hex rolünde josh brolin, leila rolünde megan fox, turnbull rolünde john malkovich.

jonah hex çizgi roman serisinin geçirdiği evreleri düşününce -ilk seri daha bi' spagetti western, sonraki seri supernatural işlerle başı belada bir kovboy e bi sonraki 21. yüzyıla ışınlanmış mad max vari bir anti-hero; en son seri ise hepsinin harmanlanmış hali gibi gibi- filmde hangi dönem kullanılacak çok merak ediyorum.

planetary #27 final

serinin çizeri john cassaday 27. yani son sayının ekim ayında yayınlanacağını duyurdu dc de doğruladı. warren ellis aylar önce kendi blog'unda "ben yazdım bitti ama ne zaman yayınlanır hiç bilmiyorum" demişti. eski okurları sevindirecek bu haber yeni başlayacaklar için pek bir şey ifade etmiyor zira ne tpb'lerin ne de absolute 1 cildinin baskısı var. 27. sayının yayınlanmasıyla birlikte en kısa zamanda hikayenin geri kalanını ve ekstra 3-5 materyali içinde barındıracağı söylenen 2. absolute cilt de piyasada olacakmış.

http://tiny.cc/6cZI4

6 Haziran 2009

ya bırak!

böyle adamdan korkmam!

böyle adamı dinlemem!


zamanda yolculuk yapan adamın karısının çektiği

şu şahane kitabın merakla beklenen uyarlaması 14 ağustos'ta gösterime girecek amerika'da. yani böyle bir iddia var ortada ama hala fragmanı düşmüş değil nete. şunun gibi 3-5 fotoğraf var sadece ortalıkta dolanan.














not: journeyman de geri dönsün!

kadın hakları ya da olmayana ergi

böyle dedi.

dün gece balkon'un tuvalet sırası, bir çift kendi arasında yüksek sesle fikir alış-verişinde(!) bulunuyor.

kız, adama "ben senin metresin değil miyim?" diye soruyor; adam "e eveeet?!" diye yanıtlıyor. kız daha da sinirlenip "o zaman karını diil beni dinliceksin! bu benim en doğal hakkım!" diye bağırıyor. adam etrafında onları izleyen şaşkın gözlerle birer birer ilgileniyor; evine gelen misafirlerine "hoşgeldiniiiiz" der gibi. ben kızın ne demeye çalıştığını, bunun n'acaip bi' psikoloji olduğunu, bi'an önce çişimi yapmam gerektiğini düşünüyorum o sırada.

oluyo bazen böyle şeyler.

2 Haziran 2009

hepsi özelleşsin!

idealist değilim! idealist olmayı da iyi yahut kötü olarak tanımlamak değil amacım.
bir şeylere karşı olmak ve bu karşıt duruşun altında siyasi, ekonomik yada (yoda?) kültürel nedenler saklamak, sakladığım yerde onları sürekli sıvazlamak sevdiğim bir şey de değil. üç şey. severim saklarım sıvazlarım.

bu saçma-sapan girizgahın ardından asıl amacıma halleneyim. ptt'ye gittim! taksim ptt'ye bodrum'da küçük bir kaçamak(!)yapmakta olan anneme havale yapmak amacıyla gittim. tamam kabul ediyorum solar ışıklandırma dururken gaz lambasıyla iş görmeye çalışan insanlar gibiyim belki ama annemin bana sunduğu seçenek buydu. banka yoluyla online vaziyetler yerine ptt'den isme para havale etmeye gittim. hemen her gün devlet dairelerinde yaşanan "bugün git yarın gel"leri, saatlerce sıra beklemeleri, rüşveti, tipine kıl oldukları için işini görmemelerini uzun uzun anlatacak değilim. [burada bir köşeli parantez: anlatacağım olumsuzla anlatmayacağım. peki "anlatacak değilim"i olumsuzlasana zıtlasana bana] telefonda geyik yapmaktan iş görmeyen gişe memurları yüzünden saatlerim heba oldu. ağız burun kıvırmalar, göz ucuyla bakmalar önüme kağıt kalem fırlatmalar. özelleştirmeye bilinen sebeplerden (o yüzden dolayı) karşıyım vefakat devlet dairelerinin işleyişinden verilen hizmetten, fiyat-performans eğrisinden memnun değilim arkadaş! tıpkı 1453 yılından beri güncellenmeyen istanbul üniversitesi internet sitesi gibi.

özelleştirsinler, insana insan hizmeti vereceğini taahüt eden ve bunu uygulayabilen şirketler geçsin tepelerine. korku içinde muhtaç (korkulu muhtaciyet) düşmesin kimse devlet dairelerinde. özelleşmelerine rağmen insana cücük muamelesi yapan kurum ve kuruluşlar ise ceza yesin bi' şey yesin. bi' şey yesin!

şunu okuyordum aklıma düştü

şu evet.
türk dil kurumu, türk destanlarını film, çizgi film ve bilgisayar oyunlarında kullanılmak üzere seri haline getirmiş ve bir kısım insan "bunu desteklemeli güzel proje bu" derken diğer bir kısım bunun biraz da eziklik olduğunu düşünüyormuş.

osmanlı taşrasından kısa öyküler konseptiyle çıkan deli gücük var sağ elimin 20cm. uzağında, yine sağ omzuma yaklaşık 1metre uzaklıkta duran çanakkale geçilmez çizgi romanı sözkonusu. kötüler yahu. hayır sorunun konularından falan kaynaklandığını da söylemiyorum; rezalet çizimleri. niçin ben dünyanın en saf en naif insanıymışım gibi "ya ehe denemişler işte, bizden bişiler yapmışlar en azından" diyeyim ki? dünyanın en boktan hikayesini mükemmel çizimlerle anlat bana, ben seni o zaman takdir edeyim. ya da bu kadar kötü çiziyorsan ciddiye aldığın, ciddiye alınması gerektiğini düşündüğün bir olayı, hikayeyi çizme; at çiz, kuzu çiz, martı çiz yahu dağların ardından doğan güneşi çiz! bu serzenişim aslında deli gücük çizerlerine değil çanakkale geçilmez ve türevi çizgi romanların(!) çizerlerine daha çok.

bir kısım diyor ki: "yok efendim çocuklarımız, insanımız amerika'nın\avrupanın köpeği olmuş, kendi değerleri dururken onların kültürlerine tapınır mitlerini içselleştirir olmuş." e ama sen elini kurt şekline sokup uluyorsun adam beowolf diyor, nibelungen diyor 3d filmini yapıyor. "ejderha'nın önderliğinde yaşıyorum ben" diyeni görse sokakta "eheheh manyak" diyor, kurdun peşinden gideni görünce sen kafanı tokuşturuyorsun. sarı zeybek yaptın 7'den 70'e gözyaşlarıyla izledi bu millet. yapabildiğinde oluyor demek ki. tamam evet çok yüzeysel bir şekilde genelleyerek örneklendirdim şimdi belki ama oturup tez yazmak değil amacım. argümanımı bi' nebze görselleştirmeye çalışıyorum. kafanda bi' şeyler canlansın bahsettiğim konuyla ilgili bana yeter.

iyisini güzelini kalitelisini yap, insanların takdirini kazan, sen de taklit edilesi bir şeyler çıkar ortaya.

bu noktada tartışılması gereken asıl nokta (iki nokta) ise türk destanlarının günümüz türkiyesinde neyi simgelediği, neleri çağrıştırdığı. tüm mitlerim politik birer simgeye dönüşmüşse, bana yozlaşmayı çağrıştırıyorsa; ağzınla zümrüdü anka kuşu tutsan beğendiremeyeceksin ki bana yaptığın işi.
yüzüklerin efendisinin okumasını felsefik değil de politik yapsam, altmetninde binlerce politik gönderme bulsam, yarabbim entelektüellik aksa paçalarımdan, tiksineceğim belki yüzüklerden de efendisinden de -senaryo dandikti de çekimler çok iyiydi abi modu-
o amerika'nın\avrupa'nın köpeği olmuş ondan böyle bunlar dediğin insanının %78'i (küsüratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın) altmetin falan sallamıyor ki. kendi ülkesinde yapılamayan bir işi izliyor ağzı açık.

iyisini güzelini kalitelisini yap, insanların takdirini kazan, sen de taklit edilesi bir şeyler çıkar ortaya.

1 Haziran 2009

ÇizgiRoman iken sallamayıp film olunca hastası olduklarım #1


evet seneler önce aldık bunu elimize(?) denedik okumayı, olmadı-olamadı. tamamen Brett Weldele ile alakalı bir sorun bu. evet hikaye çok güzel tamam sürükleyici de; Philip K. Dick havası da yakalanmış bi' şekilde ama yok yahu o çizimlerle olacak gibi değil dedik. olamadı da.

ha n'oldu? yıllar sonra comingsoon.net de gezinirken surrogates ismi gözüme çarptı. "du bakali" demeler sayfayı açıp fragmanı izlemeler.. bruce willis başrolde bi' kere! görselliği dışında hiç bir noktada sorun yaşamadığım bir hikaye görsel olarak da başarıya ulaşmış işte bi' şekilde.

buyur böyle bişi olmuş: